Maskeler ve Karanlık
HIKAYELER
8/28/20242 min read
Mehmet, herkesin tanıdığı o güler yüzlü, neşeli adamdı. İnsanların gözünde hayatı yolunda, keyfi yerinde biri olarak bilinirdi. Hani o, toplumun idealize ettiği, hep neşeli ve güçlü görünen tiplerden... Ama gerçekte Mehmet, bu maskeyi her sabah yüzüne takmaktan yorgun düşmüş biriydi. Yine de maskesini takmaya devam ediyordu, çünkü maskesiz kalmak, onun için yok olmakla eşdeğerdi.
O akşam, Mehmet işten eve dönerken her şey normal görünüyordu. Ama ansızın şehirde elektrikler kesildi. Mehmet, karanlıkta kaldı. Zifiri karanlık, önce onu şaşırttı, sonra tuhaf bir rahatlık hissi verdi. Karanlık, onu etrafındaki her şeyden ayırdı; sanki dünyadan kopmuş, kendi içine çekilmişti. Artık o maskeyi takmasına gerek yoktu, çünkü kimse görmüyordu. Karanlıkta, Mehmet ilk kez kendisiyle baş başa kaldı.
Ali... Evet, Ali de vardı hayatında. Mehmet’in en yakın arkadaşıydı belki, ama aynı zamanda onun zıddıydı. Ali, hayatında hiçbir şey yolunda gitmeyen, her zaman bir şeyleri eksik kalan adamdı. Mehmet, Ali’yi düşündü; ona hep bir tür acıma duygusuyla yaklaşmıştı. “Zavallı Ali,” dedi içinden, “hayatı boyunca hiçbir şeyi doğru yapamadı.” Ama Mehmet’in aklı kısa sürede Ali’den uzaklaştı; Ali'nin karanlığından çok, kendi karanlığına döndü.
Mehmet, karanlıkta bir süre durdu. Sessizlik, ona derin bir iç hesaplaşma fırsatı sundu. Mehmet, kendi hayatını düşünmeye başladı. Yıllardır süren yalnızlığı... Evlenememesi... Ailesiyle olan kopuk ilişkisi... Ne zamandır anne babasıyla doğru düzgün konuşmamıştı? Kardeşleriyle arasına nasıl bu kadar mesafe girmişti? Mehmet, bir zamanlar hayatı dolu dolu yaşamak isteyen genç adamı düşündü. O genç adam, şimdi neredeydi? Onun hayalleri ne olmuştu? Yaşadığı hayat, istediği hayat mıydı? Yoksa, bu hayatta bir şeyleri eksik, yanlış mı yapmıştı?
Karanlıkta, Mehmet’in zihni geçmişine döndü. Üniversite yıllarındaki hırsları, kariyerine adadığı uzun geceler, kazandığı başarılar... Ama şimdi, bu başarılardan geriye ne kalmıştı? İş yerinde herkesin hayran olduğu adamdı, ama gece eve döndüğünde bu hayranlığın bir anlamı kalıyor muydu? Yatağa yalnız girip, sabahları yalnız uyanan adam olarak mı devam edecekti? Bu başarılar, ona ne kazandırmıştı? Mehmet, bir anda kendini sorgulamaya başladı; bütün bu koşturmacanın sonunda vardığı yer, sadece bir boşluk muydu?
Elektrikler geri geldiğinde, Mehmet bir an için duraksadı. Oda aydınlandı, ama içinde hissettiği karanlık hala oradaydı. Mehmet, bu karanlıktan çıkmak istemiyordu; çünkü aydınlık ona yeniden o maskeyi takmak zorunda olduğunu hatırlatıyordu. Yeniden neşeli, güçlü, herkesin tanıdığı o Mehmet olmak zorunda kalacaktı. Ama şimdi, karanlık ona bir gerçeklik sunmuştu; bir kaçış, bir sorgulama, bir iç hesaplaşma... Karanlık, ona kendisiyle yüzleşme fırsatı vermişti.
Mehmet, maskesini takıp takmamak arasında bir kararsızlık yaşadı. Aydınlık, ona dışarıya yeniden adım atması için bir davetiye sundu, ama karanlıkta bulduğu o huzur, onu geri çekiyordu. Bu karar anında, Mehmet’in hayatı bir yol ayrımına geldi.
Ama elektrikler geri gelmişti ve hayat kaldığı yerden devam etmek zorundaydı. Mehmet, derin bir nefes aldı, gözlerini kapadı. Kendiyle yaptığı bu içsel yolculuk sona ermek üzereydi. Ama bu kez, maskeyi yeniden takıp takmayacağına dair bir karar vermek zorundaydı...