İyileşmeye İnanmak, İyileşmekle Aynı Değildir
2 min read


Bir insanın ruhu acıyorsa, ona dokunmak gerekir. Ama neyle dokunacaksın? Kristalle mi? Frekansla mı? Kuantumla mı?
Son zamanlarda bir "iyileşme" rüzgarı esiyor, farkında mısınız? Çakralarınız tıkalıysa başarısızsınız, frekansınız düşükse depresyondasınız, kuantuma geçerseniz tüm sorunlarınız çözülüyor. Tabii kartınızın limiti de uygunsa.
Ben bu furyayı ilk gördüğümde gülümsedim. Sonra düşündüm. Ardından biraz öfkelendim. Çünkü burada sadece bir saçmalık değil, bir insan zaafına yapılan saldırı var. İyileşme arzusuna. Umuda. Anlam arayışına. O en zayıf anımıza…
İşte o anlarda çıkıyor karşımıza bu "iyileştiriciler". Üç saniyelik bir YouTube shorts videosunda “Sen özelsin” diyen bir yüz, altına akan mandala efektleri, bir de fon müziği… Kalbe dokunur gibi yapıyor. Ama sadece yapıyor. Çünkü bu "dokunuşlar" ne bilimsel bir zemine oturuyor, ne de insanın ruhuna gerçekten temas ediyor.
Bakın, kuantum fiziği diyorlar. Kuantumun “k”sini bilmeyen insanlar, atom altı parçacıkların davranışlarından yola çıkıp, ilişki sorunlarını çözdüğünü söylüyor. Gerçekten bunu yapıyorlar. Hipotez yok, deney yok, sadece inanç. Ve bu da tehlikeli. Çünkü bu sistemlerde, "inanmak" her şeyin yerine geçiyor. Ama... bazen inanmak yetmez. Bazen inanmak, seni yanlışa götürür.
Peki neden bu kadar yaygın?
Cevap basit. Dinlenmemiş bir toplumuz. Gittiğiniz psikiyatristin sizi on beş dakika dinleyip, üç kutu ilaç yazmasından sonra bir daha yüzünü görmediğinizde, birinin size “Ben seni hissediyorum” demesi tarifsiz bir ihtiyaç hâline gelir. Biri gözlerinizin içine bakar, elinize bir kristal tutuşturur, çakranızı açtığını söyler ve “Yetersiz değilsin, sadece frekansını bulamadın” der. O an iyi hissedersiniz. Anlık olarak. Ama işte bütün sorun da burada. İyileşmek ile iyi hissetmekkarıştırılıyor.
İyileşmek uzun bir yol. Bazen acılı. Bazen karmaşık. Ama gerçek.
Gerçek olan şeyler, Instagram filtresiyle gelmez. Gerçek olanlar, kafanı duvara çarpıp sonra ne olduğunu fark ettiğinde gelir. Terapi odasında sessizlik olduğunda gelir. Bazen de “Ben bilmiyorum” diyebildiğinde başlar.
Bakın, bilim mükemmel değil. Psikiyatri, psikoterapi kusursuz değil. Ama en azından dürüst. “Bu ilaç herkeste işe yaramayabilir” der. “Bu terapi sende üç ayda etkili olmayabilir” der. Çünkü bilimin böyle bir kibri yok. Ama sahte bilim, her zaman kesin konuşur. Çünkü şüphesi yoktur.
Ve en tehlikelisi de bu değil mi zaten? Şüphesiz bir umut satıyorlar. Eleştirmeye gelince, “Sen negatif düşünüyorsun” diyorlar. Evet, çünkü bazen pozitif düşünmek, sadece gerçeği inkar etmektir.
Ama şöyle bir şey de var. Yoga yap, meditasyon yap. Doğaya çık, yürüyüş yap. Duaların varsa dua et. Ama bunları “iyileşiyorum” diye değil, “varım, buradayım, hissediyorum” diye yap.
İyileşmek bir şov değil. Şifacıya gitmek değil. Kuantum frekansı yükseltmek değil. Bazen sadece oturup susmak, bazen birinin sana "Anlıyorum" demesi.
Yani ne yaparsan yap... Lütfen, önce aklını kullan. Ve kendine karşı dürüst ol.
Çünkü senin gerçek enerjin, sahte bir frekansta değil.
Senin gerçek enerjin, hakikatte.