Cimri

TIYATRO ANALIZLERI

11/6/20243 min read

Cimri, cimriliğin en keskin yüzünü ve bu özellik üzerinden insanın gölgede kalan taraflarını gösteren, güldürü içinde kurgulanmış derin bir dramdır. Molière’in kaleminde, karakterler bizi bir o kadar komik, ama bir o kadar da trajik bir hikâyeye sürükler. Harpagon’un para tutkusu ve bu uğurda çevresine ördüğü duvar, aslında insan doğasının en savunmasız yanlarını açığa çıkarır. Oyun, cimriliği sadece bir karakter özelliği olarak değil, aynı zamanda insanın kendine kurduğu bir hapishane olarak ele alır.

Para ve Güvensizliğin İlişkisi
Harpagon’un servetine duyduğu bağlılık, paranın bir nesneden çok, güvenlik ve huzur kaynağına dönüştüğü bir saplantıyı simgeler. Onun para sandığına gösterdiği özen, başkalarına olan güvensizliğini yansıtır. O kadar ki, para neredeyse onun tek dostu, tek sırdaşı, hatta tek ailesi haline gelmiştir. Harpagon, çevresindeki herkesin kendisinden bir şey çalmaya çalıştığını düşünür, böylece parayı bir koruma kalkanı gibi kullanır. Bu cimrilik, başkalarına duyulan güvenin yitirilmesi değil midir aslında? Harpagon'un tüm insan ilişkilerini paranın gölgesinde inşa etmesi, ona güven veren her şeyi kendi içinde, paraya sarılmış olarak tutma isteğidir. Paraya olan bu aşırı düşkünlük, aslında Harpagon’un dünya ile kurduğu en derin bağlantıyı, yani güvensizliği açığa çıkarır.

Aile Kavramının Çöküşü
Harpagon’un para hırsı o kadar güçlüdür ki, ailesiyle olan bağları bile paranın çizdiği sınırların içinde kaybolur. Kızı Elise ve oğlu Cléante, babalarının kendilerine dair beklentileri yüzünden kendi istek ve hayallerini gerçekleştiremez hale gelirler. Harpagon’un çocukları bile onun gözünde birer maliyet kalemi gibi görünür; onların özgürlükleri ve arzuları, Harpagon’un para üzerinde kurduğu bu tahakküm karşısında anlamsız kalır. Böylelikle, aile kavramı Harpagon için sadece sahip olduğu bir başka varlık olarak belirir; o, sevgi bağları yerine maddi hesapları koyar. Bu, izleyiciye cimriliğin aslında kişiyi yalnızlaştıran bir tuzak olduğunu gösterir. Para, Harpagon’u ailesinden giderek daha da uzaklaştırırken, ailesini de onun gözünde birer değer biçilen nesneye dönüştürür.

Aşk ve Para Çıkmazı
Cléante’in aşkı ile Harpagon’un parası arasındaki çatışma, duygularla maddiyat arasındaki çıkmazı en çarpıcı şekilde gözler önüne serer. Cléante’in âşık olduğu genç kız, babası tarafından “evliliğe uygun” bir kâr hesaplamasına tabi tutulur. Aşk, Harpagon için pazarlık konusu haline gelir ve bu, insanın en saf duygusunun bile ne kadar kolayca maddeye indirgenebileceğini gösterir. Paranın gözü karartan etkisi, Harpagon’un oğlunun mutluluğunu dahi feda edebilecek kadar güçlüdür. Aşk gibi, insanın içinde coşan en saf his bile Harpagon’un gözünde sadece bir değerden ibarettir. O, aşkı bile maddi bir çıkar ilişkisine dönüştürürken, aslında kendini kendi duygularından ve insanlığından koparır.

Cimriliğin Gölgesinde Bir Hapis Hayatı
Harpagon’un kendi para kasası etrafında kurduğu dünya, aslında kendi yarattığı bir hapishaneden başka bir şey değildir. Paraya duyduğu düşkünlük, onu insanlıktan uzaklaştırır; sevdiklerini birer “harcama kalemi” olarak gören bir adam haline gelir. Kendi kazdığı kuyuda hapsolmuş, dünyayı sadece parasının etrafında şekillenen bir yer olarak gören Harpagon, cimriliğin acımasız doğasında bir gölge gibi süzülür. Her kazanç, onu biraz daha derin bir yalnızlığa sürükler. Harpagon’un cimriliği, dünyadan korkma halinin en trajik tezahürüdür. Para, onun sığınağıdır; ancak bu sığınak aynı zamanda onu dünyadan ve insanlardan koparan, onu kendi kendine mahkûm eden bir zindandır.

Sonuç: İnsanın Kendi Kendine Koyduğu Sınırlar
Cimri, bize cimriliğin yalnızca paraya duyulan sevgi değil, aynı zamanda insanın kendisine koyduğu sınırların bir sembolü olduğunu anlatır. Harpagon’un kendisine ördüğü bu duvarlar, aslında kendi korkularından ve güvensizliklerinden doğan bir savunma mekanizmasıdır. Sonunda, parasıyla yalnız kalan Harpagon, aslında sadece parasına değil, kendi yalnızlığına ve kendi kurduğu o sınır dolu hayatına da mahkûm olur. Molière’in bu keskin komedisi, bizi güldürürken düşündürür; paranın insanı nasıl tutsak edebileceğini, özgürlüğünü nasıl elinden alabileceğini gösterir. Cimri, insana hem trajikomik bir uyarı, hem de kendi içimize dönüp sınırlarımızı sorgulamamız için bir çağrıdır.