American Psycho

FILM ANALIZLERI

11/6/20247 min read

“Psikopatolojinin Cazibesi’’

"American Psycho” 1991 yılında yayımlanan romanın filme uyarlanmış halidir ve film psikolojik gerilim türündedir. Filmin ana karakteri Patrick Bateman, varlıklı bir Wall Street yatırım bankacısı olarak bize tanıtırken, modern toplumun yozlaşmışlığına ve bireysel kimlik krizine eleştirel bir bakış sunar. Dışarıdan mükemmel bir yaşam süren, çekici ve popüler biri olarak görünse de, film ilerledikçe gerçek kişiliği ve iç dünyası açığa çıkar. Dönemin maddiyatçılığı ve kapitalizmin hakim olduğu bir dünyada refah içerisinde bolca strese sahip olan Patrick Bateman, psikopatik eğilimlere ve sadistik dürtülere sahip bir karakterdir. American Psycho filminde, psikolojik gerilim ve kara mizah kullanılarak Patrick Bateman'ın karmaşık ve rahatsız edici psikolojisi betimlenir. Film, izleyiciyi Bateman'ın zihinsel durumunu sorgulamaya ve gerçeklik ile hayal dünyası arasındaki sınırları sorgulamaya yönlendirir.

Prolog sahnesiyle ana karakterimizi tanımaya başlıyoruz. Prensipli, ilkelerine sadık, kişisel bakımına çok aşırı önem veren bir karakterle karşılaşıyoruz. Günlük rutiniyle ilgili yaptığı her adım hakkında bilgi veriyor. Bu bilgi verme durumu sonraki sahnelerde de karşımıza çıkıyor. Fakat bu sahnede “Patrick Bateman, bir düşünce, bir tür soyutlama, ama gerçek bir ben yok. Sadece bir varlık. El sıkıştığımızda elimi hissedebilirsiniz. Düşüncelerimi hissedebilirsiniz ama ben aslında öyle biri değilim!” repliğini dış sesten duyuyoruz. Bir diğer önemli unsur ise tam bu repliklerin atıldığı sırada Bateman, yüzündeki maskeyi çıkartıyor. "Benim bir kimliğim yok. Sadece bir dizi karmaşık yanılsama ve sahte bir dış kabuk var."

Patrick Bateman'ın karakteri, yoğun bir narsisistik kişilik bozukluğu örneği olarak sunulur. Kendi dış görünüşüne, statüsüne ve mal varlığına aşırı önem verir. Başkalarının onayını ve beğenisini kazanmaya çalışır, egosunu tatmin etmek için her şeyi yapabilecek bir dürtüye sahiptir. Tabi bunları yaparken de derin bir iç boşluk hissi yaşar. Örnek olarak "Kusursuz olmak istiyorum. Hem dışarıda hem de içeride. Ama içimdeki boşluğu hiçbir şey dolduramıyor.Başarı ve takdir görme ihtiyacı içinde olan Narsisistik Kişilik Bozukluğunda malin özellikler belirgin olduğunda cinsel saldırı ve cinsel istismar suçları daha fazla görülebilmektedir. Bu bozukluğa sahip kimseler narsisistik bir yaralanma karşısında impulsif olarak şiddet eylemi gerçekleştirebilirler (Nestor, 2002).

Filmin kartvizit sahnesinde kendi aralarında yaptıkları kartvizit rekabeti bile bize gösteriyor ki Patrick çok önemsiz bir detayı bile kendi içinde büyüterek olayı cinayet işlemeye kadar götürüyor. Bateman'ın psikopatik eğilimleri ve sadistik dürtüleri, filmde sıklıkla vurgulanır. Cinayetler işler, insanlara işkence eder ve kontrolsüz bir şiddet sergiler. Bu şiddet eylemleri, Bateman'ın içindeki yozlaşmışlığın, yalnızlığın ve içsel boşluğun dışa vurumudur. Bilişsel yaklaşımın öncülerinden olan Beck, narsisizmin ardındaki temel düşüncelerin aşağılık olma ve değersizlik hisleri ile ilişkili olduğunu vurgulamıştır. Bu temel düşünceler, özgüvenin tehdit altında olduğu durumlarda ortaya çıkarken diğer durumlarda ise üstün olma düşüncesi bu hislerin telafisi noktasında işlev görmektedir. Diğer bir deyişe göre, bireyler aşağılık olma ve eksiklik hisleri ile baş etmek için özel olduklarına inanmakta, diğer insanlardan da kendilerini özel hissettirecek davranışlar sergilemelerini beklemektedir. Bu nedenle de üstün bireyler olduklarını göstermek için kanıt toplama eğilimindedirler. Bu bağlamda, yüksek maaş almak, fiziksel olarak çok iyi görünmek ve en güzel arabaya sahip olmak bu bireyler için çok önemlidir. Ayrıca bu bireyler, güçlü ve her daim haklı olma yönündeki düşünceleriyle üstün oldukları yönündeki inanışlarını sürdürmek isterler. Bu sebeple başkalarını kontrol etmek, kuralları değiştirmek, tek başlarına karar vermek, ilişkilerinde zorlayıcı ve eleştirel taraf olmak gibi davranış ve tutumları vardır (Beck, Freeman & Davis, 2004).

Bateman'ın günlük rutinleri, sıkı bir kontrol ve düzen içerir. Her detayı planlamak, takıntılı bir şekilde temizlik yapmak ve egzersiz yapmak gibi ritüelleri vardır. Bu obsesiflik, kontrol ihtiyacını tatmin etmeye yöneliktir. Psikoanalitik görüşe göre obsesyonlar, bastırılmış dürtülerin türevleridir. Obsesif kompulsif kişilik, anal özellikler taşır ve anal dönemde saplanma (fiksasyon) özellikleri gösteririr. Freud’a göre bu kişiler anksiyete yaratan çözülmemiş ödipal isteklerine bağlı bir çatışma içine girince, yaşadıkları anksiyeteden kurtulmak için psikoseksüel gelişimin anal dönemine gerilerler (regrese olurlar). Bu dönemin özellikleri: cimrilik, aşırı düzenlilik, aşırı titizlik, inatçılık ve kararsızlıktır. Ancak Bateman'ın iç dünyası ve gerçek kişiliği, yüzeysel mükemmeliyet maskesinin ardında karanlık bir yere sahiptir. Bateman, diğer insanların duygularını anlamakta zorluk çeker ve empati yeteneği oldukça sınırlıdır. İlişkilerinde yüzeysel kalır ve diğer insanları manipüle etmek veya zarar vermek için kullanır. Ayrıca Bateman'ın psikopatik özellikleri vurgulanır. Empati eksikliği, duygusal soğukluk ve başkalarına zarar verme dürtüsü gibi psikopati belirtileri sergiler. Saldırganlık obsesyonları: Kişinin kendisine veya çevresindeki diğer insanlara zarar verme, öldürme düşünceleri, şiddet içeren korkutucu imgeler, utanılacak bir şeyi yapmaktan korkma, dikkatsizlik nedeniyle başkalarına zarar vermekten korkma ile ilgili obsesyonlardır. OKB hastalarında bu obsesyonların yaygınlığı %10-20 arasındadır. Bateman'ın en korkunç özelliği, şiddet eğilimi ve sadist dürtüleri olabilir. Filmde, başkalarına işkence etme, cinayet işleme ve cinsel şiddet içeren sahneler bulunur. Bu davranışlar, Bateman'ın içsel dürtülerinin ve psikopatik eğilimlerinin yansımalarıdır.

Bateman, toplumun beklentilerine uyum sağlamak için ikiyüzlü bir yaşam sürer. Dışarıdan mükemmel bir hayat sergilerken, iç dünyasında karanlık ve sapkın dürtüler barındırır. Bu ikiyüzlülük, onun gerçek kimliğini gizlemesine ve suçlarını gözlerden uzak tutmasına yardımcı olur. ‘’Bütün insan özelliklerine sahibim. Et, kan, ten, saç. Ancak belirlenmiş tek bir duyguya sahip değilim. Hırs ve iğrenme dışında. İçimde korkunç bir şeyler oluyor ama nedenini bilmiyorum. Geceleri ortaya çıkan kana susamışlığım gündüzlere taştı. Delirmenin eşiğine geldim. Sanırım beni aklı başında gösteren maskem düşmek üzere.’’ Bu cümlesinde de anlayabileceğimiz üzere kendi içindeki karanlık duyguların onu ele geçirdiği fark etmeye başlıyor. Patrick, Jung’ın kavramıyla gölgesiyle savaşıyor ve gölgesinin onu ele geçirmesinden tedirgin oluyor ve bir yandan da personasının (maske) düşmesinden korkuyor. Kendisinin bile tanımadığı bir Patrick Bateman’ı insanların içerisinde olmasından

Filmdeki kara mizah unsurları, Bateman'ın çevresindeki insanlarla yüzeysel ve yalan dolu etkileşimleri üzerinden de gösterilir. Sosyal ilişkilerdeki yüzeysellik, Bateman'ın duygusal eksikliklerini ve empati yeteneğinin yokluğunu yansıtır. “Tipik narsisistik kişilik bozukluğuna ek olarak, toplum karşısı davranışlar, ben ile bağdaşmış sadizm veya yerleşik bir karakterolojik saldırganlığın yanı sıra paranoid bir yönelimin bulunduğu bu hastalar, gerçek toplum karşıtı kişiliğin tersine, diğer insanlar için endişe duyma veya suçluluk hissetme ve sadakat gösterme kapasitelerini tümüyle yitirmemişlerdir.” (Kernberg, 1992). Restoran da nişanlısının arkadaşlarıyla otururken yaptığı konuşmada ne bir duygu ne de samimiyet vardı. İnsan hakları, hayvan hakları, ırkçılık ve açlık gibi konularda vaaz verirken bu konuşmaların sadece ortam içersinde statü korumak için ezbere bir şekilde yapıldığını söyleyebilirim. Çünkü birkaç sahne sonra kendisini bir dilenciyi ve bir köpeği öldürürken görüyoruz. Ardından Bar sahnesinde arkadaşlarıyla yaptığı muhabbet sırasında ‘’İyi karakterli bir kız; taş gibi bir vücuda sahip, mırın kırın etmeden bütün cinsel ihtiyaçlarını karşılayan ve genellikle de salak çenesini kapatan bir kızdır.’’ diye düşüncesini ifade ederken de anlıyoruz ki Patrick, kadınları erkeklere hizmet etmesi gereken canlılar olarak görüyor hatta bazı sahnelerde kendi zevkleri için canlarını aldığı bile oldu. O, diğer insanlarla anlamsız ve sığ etkileşimlere girerken, gerçek bir bağ kurma veya anlamlı bir ilişki geliştirme yeteneğinden yoksundur.

Filmin kırılma noktası Patrick’in nişanlısına ayrılmak istediği sahnede, bir gece önce testereyle öldürdüğü kadını resmetmesidir. Bu sahneden sonra Patrick kendini kaybediyor ve sokaklarda cinayetler işlemeye, polislerle çatışma başlıyor. Film bize sahnelerin absürtlüğü belli ederek bir ipucu veriyor. Avukatını arayıp işlediği tüm cinayetleri itiraf edip titrerken görüyoruz karakterimizi. Artık kendisinden de korkmaya başlamıştır. Diğer gün sekreterini arayıp tüm randevularını iptal etmesini istediği için sekreteri durumdan şüphelenip Patrick’in defterlerine karıştırır. Ardından sekreterle birlikte biz de öğreniriz ki o ana kadar gösterilen tüm cinayetler ve zorbalıklar Patrick’in hayal dünyasında yaşanmış. Aynı zaman aralığında Patrick, avukatıyla konuşmaya gider ve yapmış olduğu itirafın sonuçlarını sorar. Şaşırtıcı bir şekilde avukat gülmeye başlar çünkü haftalar önce öldürdüğünü söylediği kişilerle avukat birkaç gün önce yemek yemiştir. Patrick bu cevap karşısında afallamıştır ve oturup şu cümleleri söylemiştir: Acım sürekli ve keskin. Hiç kimse için daha iyi bir dünya dilemiyorum. Hatta acımı başkalarına yüklemek istiyorum. Kimse kaçamasın istiyorum. Tüm bunları itiraf ettikten sonra bile kötülükten arınamıyorum. Cezalandırılmaya devam ediyorum. Kendimle ilgili daha derin bir bilgi edinemiyorum. Anlattıklarımdan elde edilecek yeni bir anlam yok. Bu itirafın anlamı yok.